HAZ DÖNGÜ Olmaması gereken zamanlarda olsun istediklerimiz hep en çok zevk aldığımız şeyler değil midir? ya da zamanın istediklerimize uygun olmaması, olsun istediklerimizin çekiciliğini arttırdığı ölçüde sabırsızlandırıp heyecanlandırmaz mı bizi?
Ve her geçen vakit, sabrımızın zamanı yavaşlattığı her an, birazcık daha, algılarımızı olmasını istediğimize yoğunlaştırırız. Arzu ettiğimiz şeye yaklaştıkça artan kalp basıncı ve hayâl gücünün harikulâde yanılsamaları zevkin kapılarını açmıştır bir kere. Zamanı ve mekânı silikleştiren, gerçeklik bilincine bir “dur” diyen kuvvetin etkisindeyiz artık. İşte en doyumsuz olası, sonsuza kadar süresi an bu andır...
Olması istenen olduğunda ise, bu zamana kadarki tutkunun artışı, arzu edilene sahip olduktan sonra aynı seviyede azalmaya başlar.
İşte hayat, önümüze koyduklarımıza ulaşana kadarki sürede aldığımız zevkten, elde ettikten sonra başlayan sıkılma halleri arasında gidip gelen döngüden başka bir şey değildir.
Farkına vardığımız sınırlar çerçevesindedir isteklerimiz. Zaten bu sınırların olması ve onların kişiye özel, özgür alanlar bırakması zevk verir bize. Bir şeyin bitiş vaktini bilmemiz, o vaktin kısalığı oranında güçlendirir tutkularımızı. Tıpkı ölümün mutlak kaderimiz olmasının, hayatımızı değerli kılması gibi... (ruhun ölümsüzlüğüne inananların, inanmayanlara nispeten hayattan daha çok kahkaha koparmasını beklemek abes kaçabilir son tahlilde)
Bitirmeden bir iki aforizmayı da paylaşmak isterim.
“Arzu edilenden çok arzu etmeye aşığızdır.” Friedrich Nietzsche
“Mutluluk sahip olamadıklarımızda gizlidir.” Bertrand Russell
4 ay önce
2 yorum:
Evet, gayet mantıklı. Aklıma "Kaçan kovalanır" lafı geldi.
Sanırım ölümün diğer tüm olmasını istediklerimizden bir farkı var. Olmasını istemeyiz onun. Fakat evet, düşündüğümüzde sahip olduğumuz her dakikayı daha değerli kılar.
evet "kaçan kovalanır" lafı bir çok şey için geçerli hayatta. ama ölüm kaçmıyor maalesef...
Yorum Gönder