4 ay önce
lirik edebiyat #4
HİÇ VE HER ŞEY
Nasıl istersen öyle olurum... Yatakta mutlu eder, kocan olurum. Yalnızlıktan çektiysen sahibin olurum. Olmasını istediğim şeyler olabilecekse ben yine istediğin gibi olurum. Rol yaparım. Güldürürüm. Mış gibi davranırım saatlerinin keyfini çıkartırsın. Hem mutlu olursun böylece, sıkıcı gelmez hayat, değişikliğin olurum. Aşk istersen gırla veririm. Zor seviyorsan sertleşirim. Kontrol heveslisiysen kayıtsız kalabilirim. Hiç olurum, mutlu olursun. Hep hiç olurum o halde, istediğin sürece kullanırsın. Aslında sen neyi istediğini biliyorsan ben de öyle olurum. Olmasam da olurum. Bir yolunu bulurum. Dertliysen yahut sinirliysen pek dolaşmam yanında, gözüne gözükmem istemediğin sürece. En az beğendiğin elbisen gibi bir köşede dururum. Dedim ya sonucu düşünürüm ben. Olmasına arzuladıklarım olacaksa şayet, zaman kaybı değilse seninle zaman, ben kılıktan kılığa girer eğlencen olurum. Oyuncağın olurum oynarsın benimle. Senin istediğin boyalarla ve senin kullandığın fırçayla resmolurum. Hiçbir şey de belli etmem hani, sen farkına varmadan değişirim. Hissetmezsin bile, “acaba bir terslik mi var bu işte” diye. Maksat mı? Sormasaydın söylemezdim ama dil bu kolay kanar. Ben istediğimi aldığımda, sen daha doyamadan ben çoktan gitmiş olurum. Seninle hiçliğimden sıyrılıp ben yine her şey olurum. Yalnız başına olurum. Avını yemiş, serin bir gölgede kestiren aslan gibi keyifli olurum. Sonra yeni bir kurban bulurum. O nasıl isterse ben yine öyle olurum...
Labels:
lirik edebiyat
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
14 yorum:
düşen maskenin altındaki gerçek sen! birgün bulacaksın..
Gerçekten seven için kılıktan kılıga kişiliğini hiçe sayarak girilirmi? bilemiyorum...
O zaman ne anlamı var,yaşamanın,sırf o üzülmesin diye,ya bizim kendimiz neolacak...
Kendimizle ilgili düşüncelerimiz...
Şahsen ben kendi kişiliğimden ödün vererek,onun istediği insan olmayı kabul etmezdim...
öncelikle Maryjade; düşen maskenin altındaki gerçek o, birgün neyi bulacak? ya da ne bulması gerekiyor? bu merakımı giderirsin umarım
sonralıkla Elif; yazıya yaptığın yorum ve kendin hakkındaki çıkarsaman için teşekkürler. fakat yazıda anlatmak istediğim yahut anlatmak isteyip de yanlış atlamışım heralde diye düşünmeme sebep olan şey; sevenin sevilen için kılıktan kılığa girmesi değil. erkek yahut kadın, sevdiği için her kılığa girmiyor. o, amacına ulaşmak için maskesini kullanarak oyunlar oynuyor. kısacası ortada senin yorumuna zerk olmuş masum ve müşfik bir aşk yok ne yazık ki... :)
tam aksine sinsilik var, yalan var, dolan var... sonuca ulaşmak için kendinden ödün veriyormuş gibi gözükmek var...:)
Bu yazı keşke yazmakta olduğun bir kitabın arka kapağı olsa. Bunun açılımı olan bir ilişkiyi bu akıcılıkla okumak isterdim. Tebrik ederim.
Bu yazınıza yanlış anlamamla ilgili iki tane yorum yazdım yollarken bir ata oluştu olmadı,egerki size ulaşmışsa,ikisinden birini yayınlayabilirsiniz...
Bu yazdıgım da ulaşmazsa,sizin blogda bir sorun var demektir...
Of sonunda yayınladı.Yarım saattir iki yorum yazdım üçüncüsü yayınlandı.Bir problem var ama anlayamadım...
Şimdi yazınızla ilgili yorumum...
Sevmek yalansız,çıkarsız olmalı...
Oyunlar içinde oyunlar oynanmamalı...
Yazık ki;Kendini sevmeyen insanlarla dolu etraf,kendini sevmeyen insan,karsısındaki insanları da sevemez.Oyun içinde oyuncu olur..
avcı, avını sessizce izler. sukunet ve metanetle... av, bilir aslında tehlikelidir her yer, ama avcının oyununu görmez. avcı ona o kadar 'yakındır' ki av ondan teklike beklemez.
en yakınlarını, canın saydıklarını bile doğru seçmen gerekir.
ama anlattığın olayda bir de şöyle birşey var: av da, her istediği yapıldıkça şımaran, kendi kapasitesiyle avcıyı avlamaya çalışan bir konumda. avcıyı kendi istekleriyle kullanma hevesinde. Bu durumda avcı'nın köprüyü geçene kadar olan davranışlarına kızmamak gerekir.
sorun ise şurda: avcı yeni avlar için de aynen bu şekilde devam etmek istemektedir. Karine olarak bütün avların ilk avı gibi olacağını düşünmektedir.
"Bu yazı keşke yazmakta olduğun bir kitabın arka kapağı olsa. Bunun açılımı olan bir ilişkiyi bu akıcılıkla okumak isterdim. Tebrik ederim."
sevgili İkarus, bu güzel yorumun için teşekkür ederim. böyle bir kitap bulduğumuzda paylaşalım o zaman.
Elif yorumunu ısrarla yayınlamayan blogum adına öncelikle özür dilerim :) arada bir böyle şeyler yapıyor keretta...
şaka şu yana, hakikaten dediğin gibi "kendini sevmeyen insan başkalarını da sevemez." galiba oyunların içinde oyuncu olanlar böle insanlar oluyor.
şimdi metecim, evet bu avcı "karine" olarak bütün avlarını ilk avı gibi düşünüyor olabilir. ama bence bu düşüncesinin temel nedeni kendisine güveni... ya da her ilişkiyi bir alış-verişe benzetmesi... ama burada dediğin gibi av, avcıyı avlayacak kadar zeki ve bilinçli değil maalesef. ki adı üstünde "av"
ama tabi ki her av bu kadar avlanası mı? orasını başka bir zaman tartışırız...:)
"Sonra yeni bir kurban bulurum. O nasıl isterse ben yine öyle olurum... "
dürüstçe, olduğu gibi, öyle.
ilk defa kişisel birinin blogunda ondan fazla yazıyı baştan sona okuyabildim. yazılarında tat var, eline sağlık.
yazılarımdan tat almana ve bunu açıkça söylemene sevindim... teşekkürler.
insan dürüst olunca "illüzyonlar"ın daha bir farkında oluyor ;)(güzel sayfa, biraz daha zamanım oldukça daha ayrıntılı inceleyeceğim)
Søren Kierkegaard lezzetinde.. (Baştan çıkarıcının günlüğü)
Yorum Gönder