left kanilski | yazmak, kendine alışamamaktır!: denemeler #9


denemeler #9

DÜNYA CEHENNEMİ


Çok orijinal ve değişik bir laf etmiş günün birinde İngiliz yazar Aldous HUXLEY. Demiş ki; "belki de bu dünya başka bir dünyanın cehennemidir.” Her ne kadar cümlenin lafzî anlamı mantıksız gelse de, mecâzi anlatımına dikkat ettiğimiz takdirde çok şey söylüyor Huxley.


“Çok çekmiştir, işleri rast gitmemiştir ya da karısı aldatmıştır da böyle diyordur ukalâ” diyebilirsiniz. “Amaan boş söz, fasarya bunlar yahu” da diyebilirsiniz ama Huxley’e değil de çevremize bakarsak eğer, aynı sonuca ulaşmamız hiç de şaşırtıcı olmaz. Cehennemi amiyâne tabirle kötülüklerin hüküm sürdüğü yer olarak tahâyyül edersek; günümüz şartlarının, kötülük kavramının içini doyurucu bir şekilde doldurduğu gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda savaş, ihanet, nefret, hırs, kibir, memnuniyetsizlik ve kaos gibi kavramların, şu etrafımızı çevreleyen dünyamızın hemen hemen her yerinde hüküm sürdüğüne şahit olabiliriz.


Savaşlara değinmeye bile gerek yok aslında ama çıkar çatışmalarının güdümlediği, silahların fütursuzca patladığı ve insan hayatının bu kadar değersiz oluşundan bahsetmeden de geçemeyeceğim. Diğer taraftan, toplumsal bir olgu olan savaşı değil de, insanın içindeki savaşa veya bireysel savaşımlara baktığımızda ise ihanetler, aldatmalar ve sinsi oyunlar günlük hayatımızın içinde varlığını kanıtlarken, sahteliklerin doldurduğu muhabbetler keskin bir bıçak gibi kesiyor sosyal hayata dair bağlarımızı. Böyle bir insancıklar dünyasında, nasıl huzurlu olabileceğimizi umuyoruz? Her şeyin bir gün düzeleceğine dair inancımız şu an o kadar sınanıyor ki.


Kitaplardan ve büyüklerimizden dinlediğimiz dostluğun sahiciliğine yahut masallardan işittiğimiz aşkların saflığına, ekonomik ve psikolojik baskılarla beslenen bir toplumda nasıl inanabiliriz artık? Hırs, heva ve kibir gibi şeytanın müptela olduğu günahları alışkanlık haline getiren bizler, çıkarlarımız için dostluklar kurup, ihtiyaçlar için aşklar yaşıyoruz 21. yüzyılda. Öyle ki duygusal gereksinimlerimiz de olmasa, her şey formalite ve menfaat için yaşanacak hale gelmiş neredeyse. İşte içten ve dıştan kaynaklanan bu kadar olumsuzluk adeta elimizi kolumuzu bağlamakta ve can sıkıntısı dediğimiz, yaşama zorluğu hastalığına bizi adım adım yaklaştırmakta. Kaos illa siyasi çatışmalar yahut askeri müdahalelerin etkisiyle olmuyor artık, insanlığın kalbine saplanan benlik güdüsünün kışkırttığı kötücül davranışlar neticesinde de ortaya çıkabiliyor.


Savaş, ihanet, nefret, hırs, kibir, memnuniyetsizlik… ve kaos. Takdir edersiniz ki kutsal kitaplarda tasvir edilen cehennemin uçsuz bucaksız ateşli ve korkunç ortamında, bu saydıklarıma rastlamamak ihtimal dâhilinde bile değildir. Öyleyse bu dünyayı bu hale getiren insanlık, belki de Huxley’in dem vurduğu gibi önceki bir âlemin acısını çekiyordur. Aksi takdirde kendi ellerimizle cehennem yaratmış olduğumuz gerçeğini düşünmek bile korkunç ve bir o kadar da ürpertici.

Hiç yorum yok: